Büyücü Korhan Öyküleri - Gökçe Mehmet Ay

Yazının güncel yeri için...
http://www.kurgu-bilim.com/buyucu-korhan-oykuleri/

Büyücü Korhan, Türkçe Bilim Kurgu ve Fantastik güncesinin de yazarı olan Gökçe Mehmet Ay tarafından yazılan fantastik bir seri. Türkçe Bilim Kurgu Fantastik Güncesinin, bilim kurgu ve fantastik kurguya dair birçok alanda  - edebiyat, kısa filmler, haberler, makaleler, değerlendirmeler -  çok değerli bir kaynak olduğunu belirtmem gerek.

Büyücü Korhan serisine dönersek, seri şimdilik 4 öyküden oluşuyor. Şimdilik diyorum çünkü devamının geleceğini umuyorum.

Öykülerden, açık vererek tatlarını kaçırmadan kısaca bahsedip,  daha sonra aldığım notlar yardımıyla Büyücü Korhan’ın fantastik dünyası hakkında genel görüşlerimi sunacağım.

Cin Büyüsü 

Serinin ilk öyküsü olan Cin Büyüsü, Büyücü Korhan’la tanışmamızı ve onun gerçekliğine giriş yapmamızı sağlıyor daha çok. Korhan, ustalar meclisindeki diğer büyücülerin çok da onaylamamasına rağmen, şehirde sıradan insanlar arasında yaşamakta ve sahip olduğu büyücülük güçleri ile onlara yardım etmeye çalışmaktadır. Geceleri daha ıssız olması nedeniyle Eskişehir’de yaşamayı tercih etmektedir. Büyücülüğü bir meslek olarak icra eder hatta ihtiyacı olanların kendisine ulaşabilmesi için bir ilan bile hazırlamıştır. Korhan’la tanıştığımız ilk macerada, ona bu ilan vasıtasıyla ulaşan Ayça adındaki genç kadını kendisine musallat olan bir cinden kurtarmaya çalışmaktadır. İlk macera çok tanıdık ve alışıldık bir cin öyküsü olsa da, daha önceden de belirttiğim gibi Korhan'ın sıradan insanların farkında olmadığı fantastik dünyasını tanıyor, bu dünyada yer alan diğer varlıkları öğreniyor, büyücülerin ve diğer varlıklardan bazılarının özelliklerine, aralarındaki ilişkilere, kural ve kanunlara aşina olmaya başlıyoruz.

Uyur'un Laneti

Serinin ikinci öyküsü olan Uyur'un Laneti, Korhan'ın Eskişehir'e yerleşmeden önce, İstanbul’da askerlik yaparken yaşadığı bir macerayı anlatıyor. Yazılış sırası olarak ikinci öykü olsa da kronolojik olarak Cin Büyüsü öyküsünden önceye dönüyoruz. Bu öyküde Korhan'ın büyü güçleri hakkında daha fazla bilgiye sahip olurken aynı zamanda son derece ilginç başka varlıklarla da karşılaşıyoruz. Bu öyküdeki maceranın bir öncekine nazaran bana oldukça özgün ve ilginç geldiğini belirtmem gerekiyor. Sonuna kadar çeşitli çıkarımlarda bulunmama rağmen, öykünün tahminlerimden çok daha farklı bir finalle sonuçlanması beni hem şaşırttı hem de sonraki öyküleri okumak için daha büyük bir heves duymama sebep oldu. Gizem öğesinin çok daha baskın olduğu bu öyküde, Asteğmen Korhan, üsleri tarafından, sıra dışı bir olayı çözmede kendilerine yardımcı olması için görevlendirilir.  Askeri bir üssün bulunduğu noktaya yakın bir bölgede bir grup insan, insan eliyle olması muhtemel görünmeyen bir şekilde parçalanarak öldürülmüştür. Olay yerinde, olaya dair herhangi bir kanıt bulunamamıştır. Doğaüstü bir varlığın işi olduğu düşünülmektedir ve doğaüstü varlığın askeri üsse saldırmasından endişe edilmektedir. Korhan'ın da dahil olduğu üç kişilik bir ekip olayı araştırmak üzere olay yerine doğru harekete geçerler.

Zemheriden Kalan

Serinin üçüncü öyküsü olan Zemheriden Kalan ile Korhan’ı,  birinci öyküde Eskişehir’de bıraktığımız yerde tekrar yakalıyoruz.  Öykünün adında yer alan Zemheri, eski dilde kara kış, kışın en sert zamanı anlamına geliyor. Serinin beni en çok etkileyen öyküsü olan Zemheriden Kalan'ı, açık vermeden anlatmak biraz güç. Çok soğuk olmadığını söylediği bir sonbahar günü Porsuk kenarında yürürken rastlıyoruz Korhan'a.  Kısa bir süre sonra, Porsuk'a düşen bir çocuğu kurtarmak için nehre atlıyor ve hiç de normal olmayan bir şekilde nehrin buz tuttuğunu fark ediyor. Çocuğu nehirden kurtardıktan sonra şehirde dönmeye başlayan tuhaf olaylarla mücadele etmesi gerekiyor. Bu öyküyle birlikte büyücülerin ve doğaüstü varlıkların yer aldığı Korhan'ın, bizim gibi sıradan gözlere kapalı fantastik evreni daha somut bir hale geliyor. Büyücülerle efsunluların geçmiş mücadelelerine, ustalar meclisinin tarihteki konumuna, diğer büyücülerin başlarına gelen olaylara daha yakından şahit oluyor ve Korhan'ın dünyasına tam anlamıyla giriyoruz.

Meyyit Karası

Serinin son ve henüz yayınlanmamış öyküsü Meyyit Karası. Meyyit, üzerinde yara veya öldürülme izi bulunmayan ölü beden anlamına geliyor. Bu öyküyü diğer üç öyküden farklı kılan bir özelliği var. Diğer üç öyküyü Korhan’dan dinlerken, Meyyit Karası'nı Korhan'ın yardım ettiği bir üniversite öğrencisinin gözünden öğreniyoruz.  Öykünün kahramanına, fantastik evrenine alıştığımızı düşünürken, bu öğelere bizden bile daha yabancı bir gözden öyküyü dinlemek şaşırtıcı ve hoş bir sürpriz oluyor. Öykünün kahramanı olan üniversite öğrencisine,  kaybolduğu için polis tarafından aranan kız arkadaşı geceleri, kanlı, vahşi ve değişmiş bir şekilde musallat oluyor. Geceleri uyumaktan çekindiği için bir camiiye sığınan delikanlının yolu bir şekilde Büyücü Korhan’la kesişiyor. Bu öyküde Korhan’ın daha önceki öykülerde hiç bahsetmediği, büyücüler ve efsunluların dünyasına aşina sevecen arkadaşlarıyla da tanışıyoruz.


Bahsettiğim bu öykülerden ilk ikisine - Cin Büyüsü ve Uyur’un Laneti -  ücretsiz olarak, Zemheriden Kalan öyküsüne ise 0,99USD karşılığında aşağıdaki bağlantıdan ulaşılabilir:

https://www.smashwords.com/books/byseries/6662

Ayrıca, ilk iki öykü için Türkiye’de benzerine az rastlanan bir çalışma yapılmış. Cin Büyüsü öyküsü Gökçe Mehmet Ay tarafından, Uyur’un Laneti Eralp Tezcan tarafından Hitit Güneşi Podcastinde seslendirilerek yayınlanmış. Kayıtlara aşağıdaki bağlantılardan ulaşılabilir:

http://hititgunesi.blogspot.com/2011/07/hitit-gunesi-oykuleri-3-gokce-mehmet.html

http://hititgunesi.blogspot.com/2013/07/hitit-gunesi-oykuleri-epizort-7.html

Öykülerle ilgili genel yorumlarıma gelirsek, öncelikle yazarın akıcı anlatımı ve detaylı betimlemeleri, öyküleri okumayı hem çok kolay ve eğlenceli hale getiriyor, hem de kurguladığı gerçek ötesi dünyanın rahatlıkla tasavvur edilebilmesini sağlıyor. Öykülerin genelinde yer alan gizem unsuru ve aksiyon sahneleri ara verilmeden bir solukta okunmasına neden oluyor. Hem sıkıcı detaylarla uzatılmadan, hem de havada kalan yüzeysel çözümler yerine tatmin edici bağlayışlarla öykülerin sonuca ulaştırılmasını çok başarılı bulduğumu söyleyebilirim.

Öykülerin geçtiği, sıradan insanlarla, sıra dışı varlıkların dünyasını, bizim yaşadığımız gerçeklikte birleştiren serinin genel atmosferini, sıradanlar ve sıra dışılar arasındaki dengeyi, kural ve kanunları, başkahramanın bu denge içindeki yerini yakın zamanda okuduğum Jim Butcher’ın DresdenDosyaları adlı eserindeki dünyaya benzer buldum. Aynı zamanda, Büyücü Korhan’ın da genel çerçeve olarak Harry Dresden’e benzediğini düşünmeme rağmen, Harry Dresden’in batılı tarzına karşılık Büyücü Korhan’ın bir şaman rahibine benzediğini söylemenin daha doğru olacağını düşünüyorum. 

Yoz bulutu, ustalar konseyi, bazı doğaüstü varlıkların türleri gibi unsurlarda büyük benzerlikler olmasına rağmen büyüyü uygulama yöntemleri, büyülerde kullanılan malzemelerin adları, karakterlerin diyalogları, sıradan insanların doğaüstü varlıklar hakkındaki düşünceleri ve onlara karşı tepkileri gibi konularda sergilenen Anadolu’ya has özellikler sayesinde büyük farklılıklar da içeriyor aslında. Yöresel farklılıklarla birbirlerini tamamladıkları da düşünülebilir.  

Günlük hayatımızda çok yaygın bir inanış olan “nazar “a kısaca da olsa değinilmesini bekledim öykülerden birinde ama rastlayamadım, devam eden bölümlerde umarım karşılaşırız  J

Büyücü Korhan öykülerinde olduğu gibi, fantastik bir dünya yaratılıp, bunun mantıklı bir şekilde içinde yaşadığımız gerçeklikle entegre edildiği fantastik öyküleri kurgulamanın, Tolkien’in Orta Dünyası, Robert Jordan’ın Zaman Çarkı serisi gibi bizim gerçekliğimizden tamamen farklı kuralların işlediği bir fantastik dünya kurgulamaktan daha zor olduğunu düşünüyorum açıkçası. Buna rağmen çok başarılı örnekleri de bulunmakta. Benim bu türde en başarılı bulduğum eserin China Mieville’nin Şehir ve Şehir adlı romanı olduğunu söyleyebilirim.  Dresden Dosyaları, bu tarzın en başarılı örnekleri arasında bana göre. Harry Potter’da da diğer iki örnekteki gibi iç içe olmasa da iki gerçeklik arasındaki paralelliğin güzel bir şekilde yansıtıldığını düşünüyorum.  Alacakaranlık (Twilight) serisi ise bana göre bu tarzın başarısız örneklerinden biri.

Henüz dört öyküden oluşan, Büyücü Korhan serisinin, devamının gelmesi durumunda yeni nesil fantastik kurgu edebiyatının başarılı örnekleri arasında yerini alacağını düşünüyorum.




Etiketler: ,