Büyücü Korhan serisine dönersek, seri şimdilik 4 öyküden
oluşuyor. Şimdilik diyorum çünkü devamının geleceğini umuyorum.
Öykülerden, açık vererek tatlarını kaçırmadan kısaca
bahsedip, daha sonra aldığım notlar
yardımıyla Büyücü Korhan’ın fantastik dünyası hakkında genel görüşlerimi
sunacağım.
Cin Büyüsü
Serinin ilk öyküsü olan Cin Büyüsü, Büyücü Korhan’la tanışmamızı ve onun
gerçekliğine giriş yapmamızı sağlıyor daha çok. Korhan, ustalar meclisindeki
diğer büyücülerin çok da onaylamamasına rağmen, şehirde sıradan insanlar
arasında yaşamakta ve sahip olduğu büyücülük güçleri ile onlara yardım etmeye
çalışmaktadır. Geceleri daha ıssız olması nedeniyle Eskişehir’de yaşamayı
tercih etmektedir. Büyücülüğü bir meslek olarak icra eder hatta ihtiyacı
olanların kendisine ulaşabilmesi için bir ilan bile hazırlamıştır. Korhan’la
tanıştığımız ilk macerada, ona bu ilan vasıtasıyla ulaşan Ayça adındaki genç
kadını kendisine musallat olan bir cinden kurtarmaya çalışmaktadır. İlk macera
çok tanıdık ve alışıldık bir cin öyküsü olsa da, daha önceden de belirttiğim gibi
Korhan'ın sıradan insanların farkında olmadığı fantastik dünyasını tanıyor, bu
dünyada yer alan diğer varlıkları öğreniyor, büyücülerin ve diğer varlıklardan
bazılarının özelliklerine, aralarındaki ilişkilere, kural ve kanunlara aşina
olmaya başlıyoruz.
Uyur'un Laneti
Serinin
ikinci öyküsü olan Uyur'un Laneti, Korhan'ın Eskişehir'e yerleşmeden önce,
İstanbul’da askerlik yaparken yaşadığı bir macerayı anlatıyor. Yazılış sırası
olarak ikinci öykü olsa da kronolojik olarak Cin Büyüsü öyküsünden önceye dönüyoruz.
Bu öyküde Korhan'ın büyü güçleri hakkında daha fazla bilgiye sahip olurken aynı
zamanda son derece ilginç başka varlıklarla da karşılaşıyoruz. Bu öyküdeki
maceranın bir öncekine nazaran bana oldukça özgün ve ilginç geldiğini belirtmem
gerekiyor. Sonuna kadar çeşitli çıkarımlarda bulunmama rağmen, öykünün
tahminlerimden çok daha farklı bir finalle sonuçlanması beni hem şaşırttı hem
de sonraki öyküleri okumak için daha büyük bir heves duymama sebep oldu. Gizem
öğesinin çok daha baskın olduğu bu öyküde, Asteğmen Korhan, üsleri tarafından,
sıra dışı bir olayı çözmede kendilerine yardımcı olması için
görevlendirilir. Askeri bir üssün
bulunduğu noktaya yakın bir bölgede bir grup insan, insan eliyle olması
muhtemel görünmeyen bir şekilde parçalanarak öldürülmüştür. Olay yerinde, olaya
dair herhangi bir kanıt bulunamamıştır. Doğaüstü bir varlığın işi olduğu
düşünülmektedir ve doğaüstü varlığın askeri üsse saldırmasından endişe
edilmektedir. Korhan'ın da dahil olduğu üç kişilik bir ekip olayı araştırmak
üzere olay yerine doğru harekete geçerler.
Zemheriden Kalan
Serinin
üçüncü öyküsü olan Zemheriden Kalan ile Korhan’ı, birinci öyküde Eskişehir’de bıraktığımız yerde
tekrar yakalıyoruz. Öykünün adında yer
alan Zemheri, eski dilde kara kış, kışın en sert zamanı anlamına geliyor.
Serinin beni en çok etkileyen öyküsü olan Zemheriden Kalan'ı, açık vermeden
anlatmak biraz güç. Çok soğuk olmadığını söylediği bir sonbahar günü Porsuk
kenarında yürürken rastlıyoruz Korhan'a.
Kısa bir süre sonra, Porsuk'a düşen bir çocuğu kurtarmak için nehre
atlıyor ve hiç de normal olmayan bir şekilde nehrin buz tuttuğunu fark ediyor.
Çocuğu nehirden kurtardıktan sonra şehirde dönmeye başlayan tuhaf olaylarla
mücadele etmesi gerekiyor. Bu öyküyle birlikte büyücülerin ve doğaüstü varlıkların
yer aldığı Korhan'ın, bizim gibi sıradan gözlere kapalı fantastik evreni daha
somut bir hale geliyor. Büyücülerle efsunluların geçmiş mücadelelerine, ustalar
meclisinin tarihteki konumuna, diğer büyücülerin başlarına gelen olaylara daha
yakından şahit oluyor ve Korhan'ın dünyasına tam anlamıyla giriyoruz.
Meyyit Karası
Serinin
son ve henüz yayınlanmamış öyküsü Meyyit Karası. Meyyit, üzerinde yara veya öldürülme
izi bulunmayan ölü beden anlamına geliyor. Bu öyküyü diğer üç öyküden farklı
kılan bir özelliği var. Diğer üç öyküyü Korhan’dan dinlerken, Meyyit Karası'nı
Korhan'ın yardım ettiği bir üniversite öğrencisinin gözünden öğreniyoruz. Öykünün kahramanına, fantastik evrenine
alıştığımızı düşünürken, bu öğelere bizden bile daha yabancı bir gözden öyküyü
dinlemek şaşırtıcı ve hoş bir sürpriz oluyor. Öykünün kahramanı olan üniversite
öğrencisine, kaybolduğu için polis
tarafından aranan kız arkadaşı geceleri, kanlı, vahşi ve değişmiş bir şekilde
musallat oluyor. Geceleri uyumaktan çekindiği için bir camiiye sığınan
delikanlının yolu bir şekilde Büyücü Korhan’la kesişiyor. Bu öyküde Korhan’ın
daha önceki öykülerde hiç bahsetmediği, büyücüler ve efsunluların dünyasına
aşina sevecen arkadaşlarıyla da tanışıyoruz.
Bahsettiğim bu öykülerden ilk ikisine - Cin Büyüsü ve
Uyur’un Laneti - ücretsiz olarak,
Zemheriden Kalan öyküsüne ise 0,99USD karşılığında aşağıdaki bağlantıdan
ulaşılabilir:
Ayrıca, ilk iki öykü için Türkiye’de benzerine az rastlanan
bir çalışma yapılmış. Cin Büyüsü öyküsü Gökçe Mehmet Ay tarafından, Uyur’un
Laneti Eralp Tezcan tarafından Hitit Güneşi Podcastinde seslendirilerek
yayınlanmış. Kayıtlara aşağıdaki bağlantılardan ulaşılabilir:
Öykülerle ilgili genel yorumlarıma gelirsek, öncelikle
yazarın akıcı anlatımı ve detaylı betimlemeleri, öyküleri okumayı hem çok kolay
ve eğlenceli hale getiriyor, hem de kurguladığı gerçek ötesi dünyanın
rahatlıkla tasavvur edilebilmesini sağlıyor. Öykülerin genelinde yer alan gizem
unsuru ve aksiyon sahneleri ara verilmeden bir solukta okunmasına neden oluyor.
Hem sıkıcı detaylarla uzatılmadan, hem de havada kalan yüzeysel çözümler yerine
tatmin edici bağlayışlarla öykülerin sonuca ulaştırılmasını çok başarılı
bulduğumu söyleyebilirim.
Öykülerin geçtiği, sıradan insanlarla, sıra dışı varlıkların
dünyasını, bizim yaşadığımız gerçeklikte birleştiren serinin genel atmosferini,
sıradanlar ve sıra dışılar arasındaki dengeyi, kural ve kanunları,
başkahramanın bu denge içindeki yerini yakın zamanda okuduğum
Jim Butcher’ın DresdenDosyaları adlı eserindeki dünyaya benzer buldum. Aynı zamanda, Büyücü Korhan’ın
da genel çerçeve olarak Harry Dresden’e benzediğini düşünmeme rağmen, Harry
Dresden’in batılı tarzına karşılık Büyücü Korhan’ın bir şaman rahibine
benzediğini söylemenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
Yoz bulutu, ustalar
konseyi, bazı doğaüstü varlıkların türleri gibi unsurlarda büyük benzerlikler
olmasına rağmen büyüyü uygulama yöntemleri, büyülerde kullanılan malzemelerin
adları, karakterlerin diyalogları, sıradan insanların doğaüstü varlıklar
hakkındaki düşünceleri ve onlara karşı tepkileri gibi konularda sergilenen
Anadolu’ya has özellikler sayesinde büyük farklılıklar da içeriyor aslında.
Yöresel farklılıklarla birbirlerini tamamladıkları da düşünülebilir.
Günlük hayatımızda çok yaygın bir inanış olan
“nazar “a kısaca da olsa değinilmesini bekledim öykülerden birinde ama
rastlayamadım, devam eden bölümlerde umarım karşılaşırız J
Büyücü Korhan öykülerinde olduğu gibi, fantastik bir dünya
yaratılıp, bunun mantıklı bir şekilde içinde yaşadığımız gerçeklikle entegre
edildiği fantastik öyküleri kurgulamanın, Tolkien’in Orta Dünyası, Robert
Jordan’ın Zaman Çarkı serisi gibi bizim gerçekliğimizden tamamen farklı
kuralların işlediği bir fantastik dünya kurgulamaktan daha zor olduğunu
düşünüyorum açıkçası. Buna rağmen çok başarılı örnekleri de bulunmakta. Benim
bu türde en başarılı bulduğum eserin
China Mieville’nin Şehir ve Şehir adlı
romanı olduğunu söyleyebilirim. Dresden
Dosyaları, bu tarzın en başarılı örnekleri arasında bana göre. Harry Potter’da
da diğer iki örnekteki gibi iç içe olmasa da iki gerçeklik arasındaki
paralelliğin güzel bir şekilde yansıtıldığını düşünüyorum. Alacakaranlık (Twilight) serisi ise bana göre
bu tarzın başarısız örneklerinden biri.
Henüz dört öyküden oluşan, Büyücü Korhan serisinin,
devamının gelmesi durumunda yeni nesil fantastik kurgu edebiyatının başarılı
örnekleri arasında yerini alacağını düşünüyorum.
Etiketler: fantastik kurgu öykü, Türk fantastik kurgu yazarı