Yazın başında körkütük hasta olmak çok sıkıcı, bir o kadar
da sinir bozucu. Hem de bu havada üşütmüş olmak, kendini her türlü esintiden
mahrum bırakmak ve oda sıcaklığında su içmek, bir sürü ilaç yutmak gerçekten
çok bunaltıcı.
Raporlu olduğum Pazartesi günü evden çalışabilmeyi çok
istedim ama şiddetli öksürük nöbetlerinden sızlayan vücudum buna müsade etmedi malesef,
kitap okuyup kafamı dağıtmama bile müsade etmedi aslında. Dizi max vice’da sevdiğim
cinayet dizileri yoktu, olanları da izlemiştim.
En kolayı çizgi roman olur diye düşünüp uzun süredir kenarda
bekleyen Wasteland’in ikinci cildine başladım.
Birinci cildinden daha önce bir
yazımda bahsetmiştim.
Yine iki kitaptan oluşan ikinci cildi de hasta yatağımda
tamamladım. (Bununla birlikte Kavgam’ın manga versiyonunu da yarıladım ama malum: kapsam dışı J )
İkinci ciltte yer alan iki kitabın adları : Kara Çelik ve
Köpek Kabilesi.
İlk kitap birinci ciltteki hikayenin kaldığı yerden devam
ediyor. Birinci ciltte az çok tanıdığımız bir ırk olan vahşi Kum Yiyenler ile
daha yakından tanışıyoruz. İlk 6 sayfa Kum Yiyenlerin dilinde geçiyor, oldukça farklılaşmış
bir İngilizce konuşuyorlar ve anlaması çok güç, iki kere üstüste okuyup çözmeye
çalıştıysam da hala pek anlamadığım yerler oldu. (Hasta kafasından
kaynaklanabilir tabii ki, emin değilim)
Yavaş yavaş ilk ciltte karşılaştığımız iyi ve kötü baş
karakterlerin özel güçlerinden ve birbirleri ile ilişkilerinden haberdar
oluyoruz. Ancak veriler hala çok yetersiz bu da merak duygusunu canlı tutuyor.
Açıkçası ilk kitapta sıkıldım biraz, çizimler okuyucuyu
içine çekse de, karamsar olduklarını kabul etmek gerek, ayrıca yer yer kimin
kim olduğunun anlaşılamadığı sayfalar da vardı ve beni zorladı. Zaten haziranda
hasta olmanın can sıkıntısı üzerimdeyken bir de üstüne okuduğum sayfalara on
kere geri dönüp hala anlayamamak iyice sinirimi bozdu. (Sanırım Wasteland için
yine uygun bir zaman değildi, ısrar etmeseydim keşke J )
İkinci kitapta ise adından anlaşılabileceği gibi köpek kabilesi
denen bambaşka bir ırkla karşılaşıyoruz. Güzel kurgulanmış bir öykü.. Baş
karakterler açısından birinci kitabın devamı gibi görünse de aslında içinde
bambaşka bir de küçük bir hikaye barındırıyor.
Yazar, kitabın sonunda köpekleri çok sevdiği için bu ırkı
yaratmakta çok zorlanmadığından bahsediyor. Bütün köpek kabileleri aynı hiyerarşik
düzende yönetiliyor, konuşmalarında köpek eylemleri geçiyor (patilemek,
koklamak gibi). Kabilelerin şeflerine Alfa deniliyor. Kabiledeki her bireyin 1
ya da 2 tane köpeği oluyor ve bu köpeklerle güçlü bağlar kuruyorlar. Kendine
özgü ahlak anlayışlarının olması ile beraber, sadakat kabilelerin en önemli
değeri.
İki köpek kabilesinin
birbiriyle ilişkisini, aralarında 3 yıl önce geçen trajik hikayeyi ve bunun
günümüze yansımalarını okuyoruz. Ancak bunu anlamak da biraz zor, çünkü iki
hikaye içiçe geçmiş durumda ve birinin 3 yıl önce olduğunu baya sonra
anlıyoruz. Sonrasında ilişkiyi kurmak çok zor olmasa da ek açıklamaların
bulunması (3 yıl önce vs bugün vb.) daha
iyi olabilirdi. Okur anlamak için biraz emek sarfetsin istemiş olabilirler
tabii, neden olmasın. J
Köpek Kabilesi hikayesi kendi içinde bir sona ulaşsa da,
büyük resim açısından yine heyecanlı bir yerde bitti 2. Cilt. 3. Cilt henüz
yayınlanmadı bildiğim kadarıyla. Bir bekleyiş daha başladı ne acı.. J
Etiketler: çizgi roman, distopya