Wasteland – Amerika’da 2006 yılında Oni Press tarafından
yayınlanmaya başlayan bir çizgi roman serisi. Şimdiye kadar 38 sayısı
yayınlanmış. Yazar, Anthony Johnston 60. sayıda seriyi bitirmeyi planlıyormuş.
Türkiye’de ise birinci cildin ilk basımı Ekim 2012’de Çizgi
Düşler tarafından yapılmış. Şu ana kadar sadece 2 cilt yayınlanmış. 2 cilt 4
kitabı içeriyor ve 4. Kitabın sonunda büyük konunun altındaki küçük öykülerden
biri tamamlanıyor.
Serinin Çizgi Düşler tarafından yayınlanmasını bir avantaj
olarak görüyorum. Çeviriler çok güzel ve anlamlı. Julia serisi de 3. Ciltten
itibaren Çizgi Düşler tarafından yayınlanmaya başladı ve artık “anlamadım ama
neyse” diye geçtiğim her hangi bir diyalog kalmadı. J
Kitap, beni önce kapağıyla cezbetti. Sonra içini
karıştırmaya başladım. Çizimler, kıyamet sonrasını anlatan karamsar ortamı çok
iyi yansıtıyor. Bazı karelerde kimin kimi dövdüğünü tam anlayamasam da
özellikle tam sayfa olan çizimler çok etkileyici olmuş.
Her zamanki gibi Kadıköy’deki Büyülü Dükkan’dan aldım
Wasteland’in ilk cildini. Amacım yeni bir seriyi denemekti, çok da emin
olmadığım için ikinci cildi almadım ama
şimdi pişman olmuş durumdayım.. J
Büyülü Dükkan’dan daha sonra başka bir
yazıda bahsetmeyi çok istiyorum. Benim için oradan alışveriş yapmak çok zevkli
bir aktivite halini aldı son 4 yıldır. (Kitaplığımın büyük bir bölümünü de, her
birini buradan aldığım çizgi romanlarım işgal ediyor ayrıca, dağınıklığın kusuruna bakmayın :P J )
Yeni bir seriye başlamanın hevesiyle eve geldim ve okumaya
çalıştım ancak ilk denemem başarısız oldu. Nitekim biraz sancılı bir
dönemdeydim kendi hayatımda. Bir Nathan Never, bir Martin Mystere iyi
gidebilirdi belki. Yüzeysel ve eğlenceli oldukları için. Ancak Wasteland,
diğerlerinden biraz daha farklıydı. Çok daha iyi kurgulanmış ve derin bir
öyküsü vardı. Öykünün içindeki karakterle empati kurabiliyordum ve kendi kapana
kısılmışlığımı kitabın içinde de görmek beni rahatsız etti, okuyamadım.
Sonunda kafam rahatladığında, aylar sonra elime aldım kitabı
yeniden. Önceden gerçekleştirmiş olduğum okuma teşebbüslerinden sonra, artık çok
iyi olduğundan emindim ve kafam da hiç olmadığı kadar rahattı J
Sadece beni mi böyle etkiler bilemiyorum ama yine de
depsesif bir modda iyi gitmeyeceğini düşünüyorum ve tavsiye etmem.
Öyküsünden bahsedelim biraz da. Konu da, anlatım da, akış da
oldukça sağlam. Açıkcası konuyu, çizimlerden de başarılı buldum. Olay örgüsü,
dünya çapında yaşanan büyük bir felaketin 100 yıl sonrasında geçiyor. Kurak bir
iklim, verimsiz topraklar. Motorlu araçlar, ateşli silahlar, pilli basit
cihazlar, bağcıklı botlar gibi kıyamet öncesine ait öğer kullanılırken, yemek,
su, barınma gibi temel ihtiyaçların zorlukla karşılandığı, okuma yazmanın çok
az kişi tarafından bilindiği ilkel bir ortam hakim. Mad Max’in dünyasına çok
benziyor.
İlk Ciltte başından sonuna kadar gizem hakim. (Yeni bitirmiş
olmakla beraber 2. Cilde biran önce başlama arzusu duyuyorum şu anda.) Kıyamet
sonrasında mutasyona uğramış ve insanlıktan uzaklaşmış saldırgan yaratıklar ,
farklı dinlere mensup insan ırkları, zorbalar, köleler ve bol aksiyon içeriyor.
Hayatta kalma savaşı, yolculuk, arayış kitabın temel öğeleri.
Esteban’ın altın şehri gibi bir de efsane şehir var –
A-Ree-Yass-I - ve herkes bu şehri arıyor. Şehir hakkındaki efsaneler ve
rivayetler de oldukça çeşitli. Büyük
Islak denilen, ne olduğu tam bilinmeyen ama suyla ilgili olduğu bilinen kıyametin
başladığı şehir burası ve insanlar
soruların cevaplarına bu şehirde ulaşabileceklerine inanıyor. Bazıları ise
şehrin lanetli ve hastalık dolu olduğunu söylüyorlar.
Şehir isimleri, karakterlerin isimleri de başka bir çağa ait
sanki..
Ayrıca, Çizgi Düşler’in çeviri konusundaki hassasiyetini de
tekrar takdir etmek istiyorum. Başka bir çağda geçen ve bozulmuş, değişmiş bir
İngilizce’yi orjinaline çok uygun bir şekilde çevirmişler. Kısacası çok beğendim. Umarım diğer kitaplar da fazla
bekletmeden ve merak ettirmeden yayınlanır. J
Etiketler: çizgi roman, distopya