2011’de
filminin çekildiği haberini aldığımdan beri büyük bir hevesle beklediğim
serinin ilk filmi Uzay Oyunu’nun(Orj: Ender’s Game) Türkiye’de vizyona
girmesine sadece günler kaldı. Amerika'da ilk haftasını doldurdu ve ilk haftada 23 milyon dolarlık hasılat getirdi.
Sabırsızlıkla filmini beklerken, Ender’in dünyasına, yakın
bir zamanda Türkçe’ye çevrilen Savaş Okulunda Yılbaşı’yı okuyarak tekrar girmek,
hem iyi bir zamanlamaydı hem de güzel bir özlem gidermeydi benim açımdan.
93 sayfalık kısacık bir öykü olan bu kitap Ender Serisinin
5. Cildi olarak yayınlansa da aslında dönem olarak ilk kitabın içerisinde yer
alan bir kesit. Ender’in henüz küçük bir çocukken savaş okuluna alındığı ve
büyük bir hızla bir dahi olduğunu kanıtlayıp kendisinden 3-4 yaş büyük
çocukların yer aldığı bir tabura atandığı dönemde geçiyor.
Kitapta Ender’in önemli bir rolü olsa da asıl olay Zeck ve
Dink adında, bir bakıma benzer özlemleri yaşayan, birbirlerine benzemelerine
rağmen yaklaşım olarak birbirlerinden çok farklı olan iki çocuğun arasında yaşanıyor.
Zeck, küçük ve çok muhafazakar, püriten bir cemaatin
liderinin oğlu. Bu cemaat, savaşa karşı,
pasifist ve maddi dünyaya karşı fazlasıyla kapalı ve önyargılı bir topluluk .
Zeck de bu değerlerle yetiştirilmiş oldukça katı bir çocuk. Pasifizm ilkelerine
rağmen Zeck arındırılma adına babasından yoğun bir şekilde şiddet görüyor.
Zeck, fotografik
hafızaya sahip. Bu özelliğini kendi babasından bile saklayabilse de savaş
okulunun liderlerinden saklayamıyor. Savaş karşıtlığı ilkelerine rağmen zorla
okula alınıyor.
Ender serisinin orjinal dörtlemesinin ilk kitabını okuyanlar
bilirler. Savaş okulu, ulusların, ırkların, dinlerin üzerinde bir topluluk.
Dünyanın her yerinden en zeki çocukların toplanıp ,dünyayı uzaylı
saldırılarından – özellikle daha önce karşılaştıkları böceklerden - korumak için eğitildikleri bir okul. Çocuklar,
bu okula çok küçük yaşlarda alınıyorlar. Kültürel değerlerini, dinsel
ibadetlerini devam ettirmeleri yasak. Konsantrasyonlarının tamamını dünyayı
korumaya vermeleri gerekiyor.
Zeck, yasalar gereği ibadetlerini gerçekleştiremese de
pasifizm ilkesini korumaya kararlı ve bu konuda taviz vermiyor.
Ordunun ve cemaatin, yasakladıkları, kısıtladıkları olgular
tamamen birbirinin zıddı olsa da, yaklaşımlarının benzerliği dikkat çekiyor.
Dink, dünyayı korumaya hevesli, kumandan seviyesine
yükselmiş çok zeki bir çocuk. Zeck gibi o da kendi değerlerine sahip
çıkabilmeyi arzuluyor. O da bu uğurda birkaç eylemde bulunuyor. Ancak
aralarındaki yaklaşım farkı öykünün temelini oluşturan çatışmaya doğru iki
karakteri sürüklüyor. Olayların nedeni
ise kitabın adından da anlaşılacağı üzere Noel kutlaması.
Kitap ilk cümlesinden okuyucuyu içine çeken, kısa sürede
hızlıca okunan bir anlatıma sahip.
Ayrıca zeki çocukların diyalogları gerçekçi bir şekilde aktarılmış.
Özellikle sonlara doğru Zeck ve Ender arasında geçen mantık düellosu gayet
başarılı.
Kitap özlem giderse de, tadı damağında bırakarak hızlıca
bitiyor. Ender serisinin, ilk kitap ile ikinci kitap arasındaki uzun boşluğu, yani çocukluğundan orta yaşa
atlamasının arasındaki dönemi de anlatan birçok kitabı var. Umarım bu kitaplar
da kısa süre içerisinde dilimize çevrilir ve biz de severek okuruz.
Etiketler: bilim kurgu roman