Incognito (Beynin Gizli Hayatı)

Yazının güncel yeri için...
http://www.kurgu-bilim.com/incognito-beynin-gizli-hayati/

Yazar : Seçil Çetinkaya
İletişim: secillcett@gmail.com

Kitabın arkasındaki yoruma pek katılmıyorum. Bu kitabı okuyunca hayatınız değişmiyor. Ama bazı şeyleri sorgulamanıza, insanlara ve kendinize farklı bir açıyla bakmanıza sebep olacak türden bir kitap.




Kitabın yarısına kadar verilen örnekler ve kavramlar biyoloji derslerinden hatırlanır. Ayrıca çok fazla tekrar içeriyor. Dipnotları okumakla uğraşmak insanı yoruyor. Notların bir kısmı sadece kaynakça. Bu yüzden notlarla vakit kaybetmeyin derim. Heves kaçırmadan devam edip ikinci yarısına gelince işler ilginçleşiyor. Sadakat geni, istem dışı sapkınlıklar, şizofreninin etkenleri, gizli ırkçılık gibi durumlarla ilgili bilgiler gerçekten şaşırtıcı. Yazar beynimizde yer alan zombi programların bilinç dışı olarak işlemesinden bahsederken özgür iradenin varlığını sorguluyor. 

İnsanı insan yapan şey nedir sorusuna verilen ilk cevap ruh ve özgür irade olurdu herhalde. Kitap her ikisinin de varlığından şüphe ettiriyor. Bizim ruh sandığımız şey sadece biyolojik kimyasallar olabilir mi sorusu kafanızı kurcalıyor kitap boyunca. Korkmayın, yine de benliğimizin gelişmesinde DNA'mıza ek olarak 'umwelt' denilen çevresel faktörlerin de etkili olduğu inkar edilmemiş :)

Kitap çok fazla bilimsel terim içermediğinden anlaşılması güç değil. Beynin çalışması motor fren gibi özetlenmiş. Motor eylemlere karşılık anormal durumlarda devreye giren bilinç yani fren. İyi insanlar, freni iyi çalışan insanlar. İyi öğrenilmiş motor eylemlerde bilincin devreye girmemesi daha iyi. Yazar bilinci büyük patron olarak görüyor. Yani sadece işler yolunda gitmediğinde devreye girip düzene sokan bir sistem. 


Günlük hayatımızda gerçekleştirdiğimiz motor eylemlerde farkındalığın olmaması hepimizin bildiği bir konu aslında.  Göz kırpma ve nefes alma gibi eylemler farkında olmadığımızda tıkır tıkır işliyor. Ama nefes aldığınızın farkına vardığınızda birden nefesiniz daralır gibi oluyor. Benzer şekilde beyinlerinde problem olan insanların da farkında olmadan istem dışı yaptıkları eylemler olduğuna değiniyor yazar. Bir de frenler iyi çalışmıyorsa ciddi suçlar ortaya çıkıyor. Buradan da adalet konusuna geliniyor tabii. Kitapta en çok üzerinde durulan konu da bu gibi geldi bana. Sebebi de yazarın bu konuda nörobilimsel çalışmalar yapıyor olması sanırım.

Adalet sisteminde bir kişinin suçlu olarak ilan edilmesi için yaptığı eylemden sorumlu tutulabilir olup olmadığı sorgulanır. Yazara göre bu yanlış bir yöntem. Çünkü kişinin sorumlu olup olmaması önemli değil. Beyin rahatsızlığı olan bir kişi bilinçsiz bir şekilde elinde olmadan suç işlemiş olabilir. Yazar bu tür kişilerin elbette cezasız kalmaması gerektiğini söylese de ben içten içe bu insanları masum gördüğü ve cezanın anlamsız olduğu fikrini savunduğu hissine kapıldım. Bu beni oldukça rahatsız etti. Beynin çalışma sistemini bilimsel olarak kabullense bile ahlaki açıdan bu tür davranışları kabullenemiyor insan. Yazar kişinin yaptıklarından sorumlu olup olmamasının yerine kişinin değiştirilebilir olup olmadığının daha önemli olduğunu söylediğinde içim rahatladı. Çünkü burada değiştirilebilir olmayan kişilerin toplumdan uzaklaştırılması, değiştirilebilir olanların da uygun tedavi görmesi gerektiği görüşünü açıklıyor. Aslında hukuk sisteminin bu tarz suçlarda geriye değil de ileriye dönük bir yaklaşım benimsenmesi gerektiği anlatılıyor özetle.




Yazarın teknoloji ve robot çağı ile ilgili fikirleri ve öngörüleri bana oldukça mantıklı geldi. Neden hala filmlerde gördüğümüz robot çağına erişemediğimizin cevabını yazarın bakış açısında bulabilirsiniz bence.

Nörobilim konusuna bilimsel açıklamalar getirmese de herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış, okuması zevkli ve öğretici bir kitap.


Etiketler: